İŞ KAZASI TAZMİNAT SORUMLULUĞU-KARAR İNCELEMESİ- TAZMİNAT ALABİLİRMİYİM?

 

İNCELENEN KARAR  VE  MAHKEMESİ

 

  1. Hukuk Dairesi 2014/1082 E. ,  2014/8009 K.

MAHKEMESİ : Silopi Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

TARİHİ : 15/05/2013

NUMARASI : 2006/9-2013/203

 

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

 

K A R A R

 

Dava nitelikçe 07.11.2004 tarihinde Irak’ta meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

 

Dosya kapsamındaki belgi ve belgelerden; davalılar K.Petrol Ürünleri A.Ş. ile BGüm. İta. Ltd. Şti. arasında Irak’a petrol taşıma konusunda imzalanan sözleşme gereğince davalı alt işveren B Güm. İta. Ltd. Şti. işçisi olarak kamyon ile petrol taşırken kimliği belirsiz kişilerce yapılan saldırı sonucu yaralandığı, SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, Adli Tıp 3. İhtisas Dairesince düzenlenen raporda davacı işçinin sürekli iş göremezlik oranının % 12.3 olduğu, hükme esas bilirkişi kusur raporunda dava dışı güvenliğin sağlanmasından sorumlu devlet ve ilgili birimlerinin % 100 oranında kusurlu olduklarının, davalı işverenlerin kusuru bulunmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.

 

İşverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında ilke olarak iş aktinden doğan işçiyi gözetme ( koruma ) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu’nun 77. maddesinin açık buyruğudur.

 

 

İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, İş Kanunu’nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işverenin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir. (Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2004 gün ve 2004/21-365 E.-369 K.sayılı kararı da aynı yöndedir )

Öte yandan hükme esas alınacak kusur raporunda oransal bir değerlendirmenin yapılması maddi ve manevi tazminat davalarına tesiri bakımından da ayrıca önem arz eder. Şöyle ki haksız fiil mağdurunun maddi zararının tespiti bakımından bu kusur oranına göre hesaplanırken manevi tazminatın takdirinde de yine bu oranları belli olan kusur dikkate alınır

 

Somut olayda, hükme dayanak alınan bilirkişi kusur raporunda dosyada yeterli veri bulunmadığı için İş Kanununun 77. maddesinin öngördüğü koşullar göz önünde tutularak, İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı hangilerini ise almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususların ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranının hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptamadığı anlaşılmaktadır.

 

Yapılacak iş; dava konusu olayda yol güvenliğine ilişkin gereken önlemlerin alınıp alınmadığı, başka yol güzargahlarının bulunup bulunmadığı, davalı işverenlerin bu yönlerde bir çalışmaları olup olmadığı hususlarının araştırılarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişi heyetine konuyu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde inceleterek tüm delilleri bir arada değerlendirip neticesine göre karar vermekten ibarettir.

 

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

 

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.

 

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

UYUŞMAZLIK KONUSU  DAVA VE OLAY

            Karara konu dava niteliği itibariyle; davalı  petrol şirketinde şoför olarak çalışan davacının  kamyon ile  petrol taşırken kimliği belirsiz  kişilerce yapılan  saldırı neticesinde yaralandığı olayda, SGK Teftiş Kurulu tarafından olayın iş kazası olduğunun ve  yaralanan işçinin iş göremezlik oranının %12.3 olduğunun tespiti üzerine, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının maddi ve manevi tazminat talebidir.

Somut olayda belirlenmesi gereken konu ise, iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle,  işverenin gözetme borcuna aykırılıktan kaynaklanan sorumluluğu kapsamında işverenin alması gereken önlemleri alıp almadığı ve kusurunun bulunup bulunmadığıdır.

 

İŞVERENİN KORUMA VE GÖZETME BORCUNUN KAPSAMI İLE ÖĞRETİ GÖRÜŞÜ

 

  • İLGİLİ MEVZUAT

Bunların en başında temel norm niteliğinde olan anayasal düzenlemeler gelmektedir.  İş hukuku açısından temel kanun şu an yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunudur.İş Kanununda düzenlenmeyen işçinin kişiliğinin korunmasına ilişkin düzenlemelere diğer yasalara bakılmaktadır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu,  kişinin ve işçinin kişiliğinin korunmasına yönelik doğrudan düzenlemeler içermektedir.

İş Kanunun 5. Maddesinde ise, iş ilişkisinde dil ,ırk, cinsiyet siyasal düşünce felsefi inanç, din mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz hükmüne yer verilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus “benzeri sebepler” ifadesidir. Bu ifade ile ayırım yasağının sadece maddede sayılanlar la sınırlı olmadığı, somut olaya göre değişebileceği, yani daha da genişletilebileceği vurgulanmıştır.

 

  • İŞVERENİN KORUMA VE GÖZETME BORCUNUN KAPSAMI

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinde  işverenin koruma ve gözetme borcu doğrudan düzenleme altına alınmıştır.

MADDE 417- İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. 

İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.

 TBK 417.maddesi incelendiğinde genel olarak işverenin işçiyi koruma borcunu düzenleyen bir norm olduğu görülmektedir. İşverenin işçiyi koruma borcu, işverence, işçinin çalışması nedeniyle karşılaşabileceği tehlikelerden korunması, bu konuda önlem alınması ve onun çıkarlarına zarar verecek davranışlardan kaçınılması şeklinde ortaya konur ve işçinin bağlılık borcunun karşısında yer aldığı kabul edilir.

Koruma borcunun tanımında, borcun kapsam ve içeriğinin kesin şekilde belirlenmesinden bilinçli şekilde kaçınılır. Bu tutumun arkasında, koruma ve bağlılık borçlarının iş sözleşmesi taraflarının tüm davranışlarıyla ilgili olması nedeniyle içeriğinin önceden sınırlı biçimde belirlenmesi noktasındaki güçlük yatar. İşverenin koruma borcunun sadece işçinin yaşamını, bedensel bütünlüğünü ve sağlığını korumakla sınırlı olmadığı; kendisinden ekonomik ve entelektüel anlamda -hemen her zaman- güçsüz konumda olan işçiye bilgi vermeyi, yol göstermeyi, işçinin çıkarlarının zedelenmesini önlemek için uygun çabayı göstermeyi de içerdiği sonucuna varılır.

İşçinin kişiliğini koruma borcunun , genel olarak işçinin kişiliğine saygı gösterme ve koruma yükümlülüğü yanında ; sağlığını ve yaşamını korumaya elverişli tüm önlemleri almak,  işçinin işyerine getirdiği eşyasını korumak, çalışma belgesi vermek, hastalık ve kaza halinde ücret ödemek gibi yükümlülüklerden oluştuğu kabul edilmektedir.

 

  • İşçinin Kişiliğinin Korunması

Anayasadan doğan bir yükümlülük olan işçinin kişiliğinin korunması ve gözetilmesi (saygı gösterilmesi) borcu, onun yaşamının, sağlığının, bedensel ve ruhsal bütünlüğünün, şeref ve onurunun, kişisel ve mesleki saygınlığının, ahlaki değerlerinin, özel yaşam alanının, genel olarak özgürlüğünün korunmasını içerdiği gibi işyerinde cinsel ve psikolojik tacize (mobbinge) uğramamalarını da gerektirir.

TBK. m. 417’deki düzenlemeyle, işçinin kişiliğinin korunmasındaki kapsamın tüketici bir şekilde düzenlenmediği ve kişisel verilerin hukuka uygun biçimde kullanımının da bu kapsamda olduğu kabul edilmektedir.

  • İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemleri Alma

İşverenin koruma ve gözetme borcu kapsamına işçinin kişiliğinin korunmasının yanı sıra işyerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması da girmektedir. Hatta, işverenin koruma ve gözetme borcu ile daha ziyade iş sağlığı ve güvenliği yükümlülükleri kastedilmekte, bu kapsamda iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı gereken önlemlerin alınması suretiyle çalışma ortamının sağlıklı ve güvenli bir şekilde düzenlenmesi amaçlanmaktadır. işveren işçinin kişilik hakları arasında bulunan yaşam, sağlık ve beden bütünlüğünü iş yeri tehlikelerine karşı korumak zorundadır.

TBK. m. 417/II’de “işveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.” düzenlemesi mevcuttur.

Ayrıca söz konusu hükümde “her türlü önlemi almak”tan söz edildiği için, iş sağlığı ve güvenliği açısından bir önlemin alınması gerekli ise, işverenler bir sınırlama getirilmeksizin bu önlemin alınmasından sorumlu tutulmuşlardır.

Öğreti ve Yargıtay uygulamasında, işverenin sadece mevzuatta yer alan önlemleri alması ile yetinemeyeceği, mevzuatta öngörülmemiş ancak bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı diğer iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini de alması gerektiği kabul edilmiştir.

  • SORUMLULUK KAVRAMI

Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır.

Hukuki manada sorumluluk ise taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucunu doğuran zararların giderilmesi(tazmin edilmesi) yükümlülüğü içerir.

AKDİ SORUMLULUĞA DAYANILABİLECEĞİ:

TBK MADDE 417/3 : ….İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.

Görüldüğü üzere, işverenin koruma ve gözetme borcu iş sözleşmesinden doğduğundan, işçi iş kazasından doğan vücut bütünlüğünün zedelenmesi nedeniyle açacağı tazminat davasında sözleşmeye aykırılıktan doğan (akdi) sorumluluk hükümlerine dayanabilmektedir (TBK. m. 112).

Kural olarak, iş kazası sonucu ölen işçinin yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatı açısından haksız fiil hükümlerine dayanması gerekirken, TBK. m. 417/III hükmü gereğince, işçinin ölümü nedeniyle açılacak tazminat davalarında da sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk esaslarına dayanma imkânı bulunmaktadır

 

Akdi sorumluluğa dayanabilmenin özelliği ise ispat külfetinin davalı işverende olmasıdır.( zira yükümlülükler işverene yüklenmiştir)

GÖZETME BORCUNA AYKIRILIK NEDENİYLE SORUMLULULUK KUSURA DAYALI SORUMLULUK HALİDİR:

 

Öğretide her ne kadar gözetme borcuna aykırılıktan doğan sorumluluğun gelişen teknolojik şartlar ve zayıf konumda olan işçinin korunması amacıyla kusursuz sorumluluk  olduğunu yahut olması gerektiğini savunanlar varsa da;  Genel kabul gören ve Yargıtay uygulamalarına göre meydana gelen is kazaları nedeniyle işverenin hukuki sorumluluğu kusura dayanmaktadır.  Zira yürürlükte bulunan Türk Hukuk Sistemi uyarınca, özel bir düzenleme söz konusu olmadıkça asıl olan kusur sorumluluğudur.

 

Kusur sorumluluğunda sorumluluğun doğması için; zarar, illiyet bağı, hukuka aykırılık ve kusur unsurlarının bulunması gerekir. Bu durumda, işverenin kusurlu eylemi ile zarar arasında uygun bir illiyet bağı yoksa işverenin sorumluluğundan söz edilemez.

 

İlliyet bağı sorumluluğun temel ögesidir. Zararla eylem arasında illiyet bağının mevcut olması, zararın eylemin bir neticesi olarak ortaya çıkması, yani eylem olmadan zararın meydana gelmeyeceğinin kesin olarak bilinmesidir.

 

Kusur sorumluluğunda, üç halde illiyet bağı kesilebilir. Bunlar; mücbir neden ile zarar görenin veya 3.kisinin ağır kusurudur.

 

Son olarak belirtmek gerekir ki, iş kazaları neticesinde doğan Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında   sorumluluk ve bireysel iş hukuku anlamında sorumluluk olmak üzere iki tür sorumluluk ortaya çıkmaktadır. Bir olayın iş kazası olarak değerlendirilmesi  işverenin her durumda bu kazadan sorumlu tutulmasını gerektirmez. Bir iş kazasından işverenin  sorumlu olabilmesi için, iş güvenliği önlemlerini alma ve özen gösterme yükümlüğüne aykırı davranışı veya ihmal göstermesi sonucu kaza meydana gelmiş olmalıdır.

 

SOMUT OLAYIN GENEL DEĞERLEDİRİLMESİ

 

Davalı  petrol şirketinde şoför olarak çalışan işçinin  kamyon ile  petrol taşırken kimliği belirsiz  kişilerce yapılan  saldırı neticesinde yaralanmıştır.

 

SGK Teftiş Kurulu tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edilmiştir.

 

Hükme esas bilirkişi kusur raporunda ise; dava dışı güvenliğin sağlanmasından sorumlu devlet ve ilgili birimlerinin % 100 oranında kusurlu olduklarının, davalı işverenlerin kusuru bulunmadığının belirtilmiştir.

 

  • Hukuk Dairesi kararda her ne kadar yol güvenliğine ilişkin gereken önlemlerin alınıp alınmadığı, başka yol güzergahlarının bulunup bulunmadığı gibi hususların göz önüne alınması gerektiğini belirtilmiş ise de;  işverenin sorumluluğu kusura dayanan sorumluluk olması nedeniyle somut olayda işverene yüklenebilecek bir kusur mevcut değildir.

 

İşveren mevzuatta  öngörülen önlemlerle birlikte bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı diğer önlemleri de almak zorundadır.  Mevzuatta öngörülmeyen önlemler için ise yapılan işin gerekli kıldığı hayatın olağan akışına uygun olan ve kendisinden beklenebilecek önlemleri alması gerekmektedir.

 

 

Somut olayda ise işverenden yol güzargahları ile bir çalışma beklemek hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Aksi halde  işverenin hakimiyet alanı dışında olan bir olayda  da aynı düşünce ile işvereni sorumlu tutmak gerektirecek ki , bu da sınırsız bir sorumluluk anlamını doğuracaktır.

 

Böyle bir işte  işin niteliği itibariyle alınacak önlemler dışında işverenden  alması beklenebilecek önlemler ancak işverenin işçinin kullanmış olduğu aracın tamiri ve   bakımı gibi hususlardır.

 

  • Olayda yerel mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda; dava dışı güvenliğin sağlanmasından sorumlu devlet ve ilgili birimlerinin % 100 oranında kusurlu olduklarının tespiti yapılmıştır. Dolayısıyla 3. Kişinin kusuru ile meydana gelen zarar ile  eylem arasında illiyet bağı kesilmiştir.

 

Yine kararda yeniden rapor alınması gerektiği hususu belirtilmiş ise de, işveren ile devlet arasında yapılan işe ilişkin  bir bağ olmadığı hususu göz önüne alındığında  yeni alınacak raporda devletin  kusur oranında ve sorumluğunda bir değişme olmayacağı ortadır.

 

NOT: İncelenen kararda her ne kadar  olayın olduğu bölge, sürekli bu türden saldırıların gerçekleşip gerçekleşmediği tam olarak belirli değilse de, bu durumların mevcut olmadığı varsayılarak inceleme yapılmıştır.

 

SONUÇ

 

 

Hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sıkı iş ilişkisi, işçi yönünden işverene içten bağlılık ve sadakat borcu, işveren açısından ise  işçiyi koruma ve gözetme borcunu doğurmaktadır.

 

İşveren , gözetme borcu gereği çalıştırdığı işçileri işyerinde meydana gelen tehlikelerden korumak , onların yaşam, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için iş yerinde teknik ve tıbbı önlemler dahil olmak üzere, mevzuatta  öngörülmemiş olsa bile  bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı bütün önlemleri almak zorundadır.

 

İşverenin koruma ve gözetme borcundan kaynaklı sorumluluğunun kaynağı TBK  417 ve diğer düzenlemeler  uyarınca  hizmet sözleşmesi gereği kusura dayalı akdi sorumluluktur.

 

Sonuç olarak belirtmek gerekir ki  her ne kadar işverenin sorumluluğu kusura dayanıyorsa da; kişinin  dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığının korunması, işçinin korunmasının gerekliliği ile mevcut düzenlemelerde işverene yüklenen sorumluluklar göz önüne alındığında uygulamada işverenin sorumluluğu esasen kusursuz sorumluluğa yaklaşmakta ve bir anlamda kusura dayalı sorumluluk ile kusursuz sorumluluk arasında kalmaktadır.

Leave a Comment